CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 26 Haziran Azaba Karşı Çaba ve Azap nazarannlerle Dayanışma Günü’nde, Türkiye’de “işkencenin devam ettiğini” belirterek “Eskiden azap yapanlar çekinirlerdi, kimliklerinin ortaya çıkmasını istemezlerdi ve saklanırlardı. bu biçimde bir utancın görünür olmasını istemezlerdi. Lakin artık azap ve işkenceyi yapanlar hükümetin muhafazası altında” açıklaması yaptı.
Tanrıkulu, açıklamasında şunları söylemiş oldu:
Bugün Azap Mağdurları ile Dayanışma Günü. Fakat Türkiye’de azap bir devlet siyaseti olarak ve idari pratik olarak maalesef devam ediyor. İktidarlar değişiyor ancak azap pratiği değişmiyor.
“400’Den çok AZAP VAKASI”
Mevcut iktidar 2002 yılında iktidara geldiğinde sloganı ‘işkenceye sıfır tolerans’tı fakat artık azaba sonsuz tolerans var. Türkiye İnsan Hakları Vakfının 2020 Yılı Raporu’na bakılırsa, kendilerine yapılan müracaatlar ve öteki derneklere yapılan müracaatlar ile birlikte toplam 400 azap, 400’den çok azap olayı tespit edilmiş. Bir de tespit edilemeyen azap olayları var.
Azap bu hükümet periyodunda eşit ve yaygın olarak herkese uygulanıyor. Evvelden bir bölgede yahut yalnızca belirli kısma karşı uygulanırdı lakin hükümet, Allah var, azap konusunda eşitliği sağlamış durumda: Bayan, çocuk, inanç kimliği ne olursa olsun etnik kimliği ne olursa olsun herkese karşı eşit bir biçimde, yaygın bir halde işkenceyi uyguluyor.
“İŞKENCEYİ YAPANLAR HÜKÜMETİN MÜDAFAASI ALTINDA”
Azap yalnızca gözaltı merkezlerinde ya da tutukevlerinde değil; gözaltına alınırken, sokakta, araçlarda yaygın bir halde uygulanıyor ve azap geçmiş pratiklerden farklı olarak hayli daha görünür ortamlarda yapılıyor. Evvelden azap yapanlar çekinirlerdi, kimliklerinin ortaya çıkmasını istemezlerdi ve saklanırlardı. bu biçimde bir utancın görünür olmasını istemezlerdi. Lakin artık azap ve işkenceyi yapanlar hükümetin muhafazası altında.
Daha fazla dehşet salmak emeliyle bunu sokağın her yerinde, hayatın her alanında görünür bir halde yapıyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin farkı bu oldu.
Tanrıkulu, açıklamasında şunları söylemiş oldu:
Bugün Azap Mağdurları ile Dayanışma Günü. Fakat Türkiye’de azap bir devlet siyaseti olarak ve idari pratik olarak maalesef devam ediyor. İktidarlar değişiyor ancak azap pratiği değişmiyor.
“400’Den çok AZAP VAKASI”
Mevcut iktidar 2002 yılında iktidara geldiğinde sloganı ‘işkenceye sıfır tolerans’tı fakat artık azaba sonsuz tolerans var. Türkiye İnsan Hakları Vakfının 2020 Yılı Raporu’na bakılırsa, kendilerine yapılan müracaatlar ve öteki derneklere yapılan müracaatlar ile birlikte toplam 400 azap, 400’den çok azap olayı tespit edilmiş. Bir de tespit edilemeyen azap olayları var.
Azap bu hükümet periyodunda eşit ve yaygın olarak herkese uygulanıyor. Evvelden bir bölgede yahut yalnızca belirli kısma karşı uygulanırdı lakin hükümet, Allah var, azap konusunda eşitliği sağlamış durumda: Bayan, çocuk, inanç kimliği ne olursa olsun etnik kimliği ne olursa olsun herkese karşı eşit bir biçimde, yaygın bir halde işkenceyi uyguluyor.
“İŞKENCEYİ YAPANLAR HÜKÜMETİN MÜDAFAASI ALTINDA”
Azap yalnızca gözaltı merkezlerinde ya da tutukevlerinde değil; gözaltına alınırken, sokakta, araçlarda yaygın bir halde uygulanıyor ve azap geçmiş pratiklerden farklı olarak hayli daha görünür ortamlarda yapılıyor. Evvelden azap yapanlar çekinirlerdi, kimliklerinin ortaya çıkmasını istemezlerdi ve saklanırlardı. bu biçimde bir utancın görünür olmasını istemezlerdi. Lakin artık azap ve işkenceyi yapanlar hükümetin muhafazası altında.
Daha fazla dehşet salmak emeliyle bunu sokağın her yerinde, hayatın her alanında görünür bir halde yapıyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin farkı bu oldu.