Avrasya Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Koray CENGİZ, kulak kireçlenmesinin (otoskleroz) niçinleri, tedavi formları hakkında değerli bilgiler veriyor. Kulak kireçlenmesinin sebebi bilinememekle birlikte, genetik geçişli bir hastalık olduğu gözlemlenmiştir. Bayanlarda erkeklere oranla daha hayli görülmektedir. Bu hastalık 20-40 yaşları içinde ortaya çıkmaktadır. Kulak kireçlenmesi tedavi edilmediği sürece kalıcı işitme kayıplarına niye olabilmektedir.
Kireçlenme genetik miras olabiliyor
İşitmenin birinci kademesinde ses dalgaları dış kulak kanalı boyunca kulak zarına ulaşarak zarı titreştirir. Bu titreşim orta kulakta bulunan çekiç, örs, üzengi ismi verilen minik kemikçikler ile iç kulak sıvısına aktarılır. İç kulakta yer alan hudut uçlarında elektrik gücüne dönüştürülen ses dalgaları işitme sonu ile beyin işitme merkezine iletilerek duyma gerçekleştirilir. Otoskleroz, orta kulaktaki kemikçik ve iç kulaktaki salyangozun katılaşması kararı meydana gelir. Bu durum kulakta olağan olmayan kemik gelişmesi olarak da söz edilmektedir. Kulak kireçlenmesinde, iç kulakta bulunan kemik duvarı hasar görmektedir ve bu da iç kulak girişinde süngerimsi kemik yapısının meydana gelmesine niye olmaktadır. Bu kemikleşme, kulağın ortasındaki çalışma sistemini önleyerek işitme kaybına yol açar.
Bu belirtilere dikkat!
Kulak kireçlenmesinde en sık rastlanan “otoskleroz”, her 10 bireyden birinde görülebilmektedir. Bayanlarda ve genetik geçmişi olanlarda daha sık görülüyor, hamilelikte ise ortaya çıkma ihtimali artıyor. Kulak kireçlenmesi, işitme kaybı ve kulak çınlaması üzere belirtilere niye olmaktadır. Hastalar şiddetli çınlamanın verdiği rahatsızlıktan dolayı işitme kaybının farkında olmamaktadır.
Teşhis ve tedavi usulü
Hastalığın tanısı için işitme testi yapılmalıdır. Bu test yardımıyla işitme kaybının derecesi, nereden kaynaklandığı tespit edilmektedir. Diapozon ismi verilen bir muayene aleti ya da odyometri ismi verilen ve özel aygıtlarla, sesten yalıtılmış kabinlerde yapılan işitme ölçümleri teşhisin konulmasında değerli rol oynamaktadır. Odyogram ismi verilen işitme ölçüm kararı ile hastalığın ameliyatla düzelecek safhaya gelip gelmediği de belirlenmektedir.
Otoskleroz ön tanısı konulan şahıslarda, hastalığın şiddeti ve kişinin tercihine nazaran tedavi metodu hakkında plan yapılmaktadır. Yeni başlayan ve klinik olarak kişiyi fazlaca fazla etkilemeyen durumlarda şahsa işitme testleri uygulanır ve takip edilir. İşitme kaybı toplumsal yaşantısını etkileyenler için, ameliyat ya da işitme aygıtları ile rehabilitasyon ön görülmektedir. Bunların haricinde hastalığın ilerlemesini yavaşlatan sodyum florür üzere birtakım ilaçlarda mevcuttur. Ama bu ilaçların kullanılması ve tedavinin bu türlü yapılması tercih edilen bir prosedür değildir.
Ameliyatla tedavi, otoskleroz olaylarında tercih edilen bir metottur. Ameliyat ile üzengi kemiği çıkarılarak yerine metal ya da plastik protez yerleştirilir. Ameliyattan daha sonra birkaç gün baş dönmesi görülebilmektedir. Bu niçinle yatak istirahati yapılmalıdır. Her ameliyatta olduğu üzere bu ameliyatta da birtakım riskler mevcuttur. Bu yüzden iki kulakta da kireçlenme var ise evvel bir kulağın ameliyat edilmesi, daha sonrasında alınan sonuca bakılırsa öbür kulağın ameliyat edilip edilmeyeceğine karar verilmesi gerekmektedir.
Operasyon daha sonrası kesinlikle dinlenin!
Operasyon daha sonrasında hastanın iki gün dinlenmesi gerekmektedir. Ameliyatı takip eden birinci 3 hatta 6 ay değerlidir. Hastanın bu müddette kulakta olumlu basınca yol açacak ağır kaldırma, dalış, uçak seyahati ya da ıkınma üzere durumlardan bilhassa kaçınması değerlidir. Otosklerozun her iki kulakta olması durumunda iki kulağa birden müdahale edilmemelidir. Operasyon için birinci kulağın ameliyatından daha sonra 6 ay beklenilmelidir. Cerrahi müdahale daha sonrası hastaların işitmeleri çabucak düzelme göstermektedir. Bu duruma paralel olarak kulak çınlamalarında azalma olmaktadır, daha sonrasında büsbütün kaybolur. Hastalar daha evvel kullanmak zorunda oldukları işitme aygıtlarını ve bunun getirdiği dertleri bırakıp olağan yaşantılarına geri dönebilirler.
Kireçlenme genetik miras olabiliyor
İşitmenin birinci kademesinde ses dalgaları dış kulak kanalı boyunca kulak zarına ulaşarak zarı titreştirir. Bu titreşim orta kulakta bulunan çekiç, örs, üzengi ismi verilen minik kemikçikler ile iç kulak sıvısına aktarılır. İç kulakta yer alan hudut uçlarında elektrik gücüne dönüştürülen ses dalgaları işitme sonu ile beyin işitme merkezine iletilerek duyma gerçekleştirilir. Otoskleroz, orta kulaktaki kemikçik ve iç kulaktaki salyangozun katılaşması kararı meydana gelir. Bu durum kulakta olağan olmayan kemik gelişmesi olarak da söz edilmektedir. Kulak kireçlenmesinde, iç kulakta bulunan kemik duvarı hasar görmektedir ve bu da iç kulak girişinde süngerimsi kemik yapısının meydana gelmesine niye olmaktadır. Bu kemikleşme, kulağın ortasındaki çalışma sistemini önleyerek işitme kaybına yol açar.
Bu belirtilere dikkat!
Orta kulak kireçlenmesinin birinci gösterdiği belirti, tek kulağı ya da her iki kulağı birden etkileyebilen yavaş bir biçimde ilerleyen işitme kaybıdır. Bu işitme kaybının şiddeti değişik gösterebilmektedir.
Kulakta meydana gelen kireçlenmeyi kulakta çınlama, istikrar kaybı, baş dönmesi, titreme ve devinimsel algı sorunları takip edebilir.
Hastalık çoklukla 20 yaş civarında görülmesine karşın, 15-45 yaş aralığında da görülebilmektedir.
Orta kulak kireçlenmesi bayanları erkeklerden daha fazla etkilemektedir.
Orta kulak kireçlenmesi olan bayanların işitme kaybı hamilelik sırasında artış göstermektedir.
Kulak kireçlenmesinde en sık rastlanan “otoskleroz”, her 10 bireyden birinde görülebilmektedir. Bayanlarda ve genetik geçmişi olanlarda daha sık görülüyor, hamilelikte ise ortaya çıkma ihtimali artıyor. Kulak kireçlenmesi, işitme kaybı ve kulak çınlaması üzere belirtilere niye olmaktadır. Hastalar şiddetli çınlamanın verdiği rahatsızlıktan dolayı işitme kaybının farkında olmamaktadır.
Teşhis ve tedavi usulü
Hastalığın tanısı için işitme testi yapılmalıdır. Bu test yardımıyla işitme kaybının derecesi, nereden kaynaklandığı tespit edilmektedir. Diapozon ismi verilen bir muayene aleti ya da odyometri ismi verilen ve özel aygıtlarla, sesten yalıtılmış kabinlerde yapılan işitme ölçümleri teşhisin konulmasında değerli rol oynamaktadır. Odyogram ismi verilen işitme ölçüm kararı ile hastalığın ameliyatla düzelecek safhaya gelip gelmediği de belirlenmektedir.
Otoskleroz ön tanısı konulan şahıslarda, hastalığın şiddeti ve kişinin tercihine nazaran tedavi metodu hakkında plan yapılmaktadır. Yeni başlayan ve klinik olarak kişiyi fazlaca fazla etkilemeyen durumlarda şahsa işitme testleri uygulanır ve takip edilir. İşitme kaybı toplumsal yaşantısını etkileyenler için, ameliyat ya da işitme aygıtları ile rehabilitasyon ön görülmektedir. Bunların haricinde hastalığın ilerlemesini yavaşlatan sodyum florür üzere birtakım ilaçlarda mevcuttur. Ama bu ilaçların kullanılması ve tedavinin bu türlü yapılması tercih edilen bir prosedür değildir.
Ameliyatla tedavi, otoskleroz olaylarında tercih edilen bir metottur. Ameliyat ile üzengi kemiği çıkarılarak yerine metal ya da plastik protez yerleştirilir. Ameliyattan daha sonra birkaç gün baş dönmesi görülebilmektedir. Bu niçinle yatak istirahati yapılmalıdır. Her ameliyatta olduğu üzere bu ameliyatta da birtakım riskler mevcuttur. Bu yüzden iki kulakta da kireçlenme var ise evvel bir kulağın ameliyat edilmesi, daha sonrasında alınan sonuca bakılırsa öbür kulağın ameliyat edilip edilmeyeceğine karar verilmesi gerekmektedir.
Operasyon daha sonrası kesinlikle dinlenin!
Operasyon daha sonrasında hastanın iki gün dinlenmesi gerekmektedir. Ameliyatı takip eden birinci 3 hatta 6 ay değerlidir. Hastanın bu müddette kulakta olumlu basınca yol açacak ağır kaldırma, dalış, uçak seyahati ya da ıkınma üzere durumlardan bilhassa kaçınması değerlidir. Otosklerozun her iki kulakta olması durumunda iki kulağa birden müdahale edilmemelidir. Operasyon için birinci kulağın ameliyatından daha sonra 6 ay beklenilmelidir. Cerrahi müdahale daha sonrası hastaların işitmeleri çabucak düzelme göstermektedir. Bu duruma paralel olarak kulak çınlamalarında azalma olmaktadır, daha sonrasında büsbütün kaybolur. Hastalar daha evvel kullanmak zorunda oldukları işitme aygıtlarını ve bunun getirdiği dertleri bırakıp olağan yaşantılarına geri dönebilirler.