Market açmak karlı mı ?

DansDiva

Global Mod
Global Mod
Market Açmak Karlı mı? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış

Herkese selam! 😊

Bu başlığı açmamın nedeni, son zamanlarda birçok arkadaşımın “market açmak mantıklı mı, hâlâ kâr ediyor mu?” sorusunu sorması. Ben de bu konuyu sadece ekonomik bir denklem olarak değil, kültürel, toplumsal ve hatta cinsiyet temelli bir bakış açısıyla tartışmak istedim. Çünkü bence “market açmak” meselesi, sadece para kazanmakla ilgili değil; toplumla, alışkanlıklarla, hatta bireysel kimliğimizle de iç içe bir konu. Sizlerin deneyimlerini, fikirlerini ve gözlemlerinizi duymak da harika olur.

---

Küresel Perspektif: Süpermarket Zincirleri ve Yerel Direniş

Küresel ölçekte baktığımızda market sektörü, dev zincirlerin hâkimiyetinde. Walmart, Carrefour, Lidl gibi markalar; tedarik zincirlerini, lojistiği ve fiyat politikalarını mükemmel bir şekilde optimize ederek küçük girişimcilere karşı büyük bir avantaj elde ediyorlar.

Ancak bu tabloyu biraz derinlemesine incelediğimizde, “büyük olan kazanır” mantığının her zaman geçerli olmadığını görüyoruz. Özellikle Avrupa’da ve Asya’nın bazı bölgelerinde küçük mahalle marketleri hâlâ yaşam alanı bulabiliyor. Bunun en önemli nedeni, tüketicinin yerel bağlara olan ilgisi. İnsanlar, özellikle pandemi sonrası dönemde, kişisel temasın ve yerel güvenin ne kadar önemli olduğunu yeniden fark etti. “Market sahibi Ahmet abi” ya da “Fatma teyzenin dükkânı” gibi figürler, sadece bir alışveriş noktası değil, toplumsal bir sıcaklık alanı haline geldi.

Bu durum, küresel kapitalizmin tekdüze yapısına karşı bir direnç olarak da yorumlanabilir. Küresel markalar fiyat avantajı sunarken, yerel marketler “insani değer” avantajı sunuyor. Ve bu da kimi bölgelerde paradan bile daha güçlü bir faktör olabiliyor.

---

Yerel Dinamikler: Türkiye’de Market Açmanın Gerçekleri

Türkiye özelinde konuya baktığımızda işler biraz karmaşık. Büyük zincir marketlerin (BİM, ŞOK, A101 gibi) yaygınlaşmasıyla birlikte, küçük bakkal ve bağımsız marketlerin rekabet gücü ciddi şekilde azaldı. Ancak yine de, bu tablo tamamen karanlık değil. Özellikle mahalle kültürünün güçlü olduğu semtlerde ve kırsal alanlarda, küçük marketler hâlâ yaşam alanı bulabiliyor.

Kârlılık oranı elbette birçok faktöre bağlı: kira, tedarik maliyetleri, nakliye, müşteri sadakati, yer seçimi ve tabii ki doğru ürün çeşitliliği. Bazı girişimciler, “organik ürün”, “yerel üretici desteği” veya “niche ürün grubu” gibi özel alanlara yönelerek fark yaratabiliyor.

Örneğin, sadece yöresel peynir ve zeytin satan butik bir marketin, dev zincirlere kıyasla daha sadık bir müşteri kitlesine sahip olduğu vakalar var. Çünkü burada müşteri sadece ürün değil, bir deneyim satın alıyor.

---

Kadınlar, Erkekler ve Girişim Perspektifleri

Konuya toplumsal cinsiyet açısından baktığımızda ilginç bir ayrım göze çarpıyor. Erkek girişimciler genellikle market açmayı bir “iş planı”, “yatırım fırsatı” veya “pratik kazanç kapısı” olarak değerlendiriyor. Onların odak noktası kârlılık, stok kontrolü, rekabet analizi gibi ölçülebilir unsurlar oluyor.

Kadın girişimciler ise genellikle bu işi toplumsal ilişkilerle, kültürel bağlarla ve müşteri deneyimiyle bütünleştiriyor. Kadınların açtığı marketlerde müşteriyle sıcak ilişki kurmak, mahalle kadınlarını desteklemek, hatta çocuklara ücretsiz meyve vermek gibi jestler çok daha sık görülüyor.

Bu fark, yalnızca işletme tarzını değil, uzun vadeli müşteri sadakatini de etkiliyor. Erkeklerin pratik çözümleri hızlı kazanç getirirken, kadınların ilişki odaklı yaklaşımı uzun ömürlü işletmeler doğurabiliyor.

Belki de ideal model, bu iki yaklaşımın dengeli birleşiminde saklı.

---

Kültürel Algılar: “Market Açmak” Ne Anlama Geliyor?

Bazı toplumlarda market açmak, bireysel özgürlüğün bir simgesi olarak görülüyor. Örneğin Amerika’da, “kendi işini kurmak” bir gurur vesilesidir. “Market sahibi” olmak, finansal bağımsızlığın ve özgüvenin göstergesidir.

Oysa Türkiye gibi toplumlarda, bu durum daha çok “geçim kaygısı”yla ilişkilendirilir. İnsanlar genellikle bir hayal değil, bir zorunluluk olarak bu işe yönelir. “İş bulamadım, kendi marketimi açtım” cümlesi, bu farkın özeti gibidir.

Asya toplumlarında ise marketçilik, aile işinin bir parçası olarak görülür. Japonya, Güney Kore veya Hindistan’da market işletmek; kuşaklar boyu süren bir gelenektir. Bu kültürel farklar, sadece işletme biçimini değil, toplumun markete yüklediği anlamı da değiştirir.

---

Ekonomik Gerçekler: Kârlılık Nerede Saklı?

İşin soğuk yüzüne dönersek: Evet, market açmak hâlâ kârlı olabilir, ama “herkes için” değil. Başarılı olanlar genellikle şu stratejileri uyguluyor:

- Yerel müşteri kitlesini çok iyi tanıyor.

- Ürün çeşitliliğini mahalleye göre ayarlıyor.

- Tedarikçiyle doğrudan anlaşarak maliyeti düşürüyor.

- Dijital araçları (örneğin WhatsApp sipariş sistemi veya Instagram tanıtımları) etkin kullanıyor.

- Ve en önemlisi: müşteriyi “tanıyor”, “dinliyor”, “önemsiyor”.

Marketçilikte kâr, sadece satıştan değil, ilişkiden doğuyor. Sadık müşteri, fiyat avantajından daha güçlü bir sermaye.

---

Forumdaşlara Söz: Sizce Market Açmak Hâlâ Mantıklı mı?

Benim gözümde marketçilik, sadece bir iş değil; toplumun aynası gibi. Küresel markalarla dolu bir dünyada hâlâ “insan ilişkisi” üzerinden ayakta kalmak mümkün mü, siz ne düşünüyorsunuz?

Küçük bir market açmak isteyen biri için sizce en önemli faktör ne olmalı? Sermaye mi, sabır mı, yoksa doğru lokasyon mu?

Kadın ve erkek girişimcilerin farklarını kendi çevrenizde gözlemlediniz mi?

Yorumlarınızı, deneyimlerinizi ve fikirlerinizi duymak isterim. Çünkü bu tartışma, sadece marketlerle değil, aslında hayatla ilgili bir şey söylüyor: “Kazanmak” bazen para değil, anlam meselesidir.
 
Üst