Palavra söylememek orucun kurallarından

Bilgin

Global Mod
Global Mod
Ancak ikinci mertebedeki kimseyle ortalarında yerden göğe fark vardır.

PROF. DR. NİYAZİ BEKİ


Farklı âlimler orucun çeşitleri ile ilgili farklı izahlar getirmişlerdir. Bu yazımızda bunlardan bir kaçına işaret etmekte yarar mülahaza ediyoruz.

İmam-ı Gazali, orucu şu üç mertebeye ayırmıştır: ‘Birinci Mertebe’ avamın orucudur. Bu, oruç müddetince aç, susuz ve şehevî isteklerden uzak durmaktır.‘İkinci Mertebe’ havassın orucudur. Bu, avamın orucuna ek olarak, bütün azaların oruç tutmasıdır. Gözün harama bakmaması, lisanın palavra, dedikodu ve gıybetten kaçınması; kulağın günah ve yakışıksız şeyleri dinlemekten uzaklaşması, elin harama uzanmaması, ayağın haram ve kirliye adım atmamasıdır.‘Üçüncü Mertebe’ ise havass-ül havassın orucudur. Bu da havassın orucuna ek olarak, kalbin yalnız Allah’a açılmasıdır. Allah’ın isim ve sıfatlarının kutsiyetini, celal ve cemallerini ve kendi hakkındaki ilahî lütuf ve ihsanları haricinde ne dünyevi ne uhrevi bir maksada kilitlenmemesidir (bk. Gazali, İhyau’l-Ulum, 1/234-236). bu biçimde insanlardan oluşan toplumda içtimaî barışın kolaylıkla sağlanacağı izahtan varestedir.


Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzi’ye nazaran de oruç üç kısımdır:

Birincisi: Ruhun Orucu: Bu oruç ruhun ulvî maksatları vesilesiyle tul-i emel denilen uzun yaşama hayaline karşı tutulan oruçtur.

İkincisi: Aklın Orucu: Bu oruç aklın yüksek gayelerini harekete geçirmek suretiyle nefsin hava ve heveslerine kilit vurmakla tutulan oruçtur.

Üçüncüsü: Uzuvların Orucu: Bu oruç yemek, içmek, ilgiye girmek gibi-organların fonksiyonunu destekleyen- şehevî hislerin ağzına ket vurmakla tutulan oruçtur (İbnu’l-Cevzi, Büstanu’l-Vaizin, 1/230).


İmsak ve İftar Münasebeti:

İbn Cevziye bakılırsa, oruç tutmak manasına gelen imsak ile orucu açmak manasına gelen iftar içinde hoş münasebetler ve unvanlı sonuçlar vardır. Örneğin:

-Yeme içmeyi terk ederek oruç tutan kimsenin orucu bir adettir/daha doğrusu terk-i adettir, olağan vakit içinderda alışılagelen adetleri terk etmektir.

-Faiz ve öteki haramları terk ederek oruç tutan ve helal rızıkla iftarını açan kimsenin tuttuğu oruç uhrevî bir hazırlık ve bir ibadettir.

– Günah işlemeyi, isyan etmeyi terk ile oruç tutan ve Rahman’a itaat etmekle iftarını açan kimse, Allah’ın isteğini kazanmış bir oruçludur.


-Her türlü berbat işleri terk ile oruç tutan ve gizli-açık her şeyi bilen Allah’a dönmekle (tövbe etmekle) iftarını açan kimse, takva sahibi bir oruçludur.

-Gıybet, iftira üzere şeyleri terk ile oruç tutan ve Kur’an’ı okumakla iftarını açan kimse, rüşt sahibi bir oruçludur.

-Hoş olmayan şeyleri ve gereksiz işleri terk ile oruç tutan ve tefekkür ile ibret almakla iftar eden kimse mesut bir oruçludur.

-Gösteriş ve gururdan uzaklaşmakla oruç tutan, tevazu ve ihlasla iftarını açan kimse (manevi hastalıklardan iyileşen) sağlam bir oruçludur.


-Nefsanî dileklere muhalefet etmekle oruç tutan ve Allah’ın nimetlerine şükretmek ve kaderine/takdirlerine istek göstermekle iftarını açan kimse ganimetle dönen bir oruçludur.

-Çirkin işlerini terk etmekle oruç tutan ve amacındaki kusurlarını düşünmekle iftarını açan, müşahit/yaşamını mercek altına alan bir oruçludur.

-Tul-i emellerini/uzun vadeli hayallerini terk ile oruç tutan ve ecelinin yakın olup her an ölebileceğini düşünmekle iftarını açan kimse zahit bir oruçludur.

“Sizden kim hasta olur yahut sefere/yolculuğa çıkarsa (oruç tutmadığı günler sayısı kadar) diğer günlerde oruç tutsun” (Bakara, 2/184) mealindeki ayette Allah’ın sonsuz rahmetine işaret edilmiştir. Şöyle ki; Rabbimiz, kul olarak bizim hakkımızdan bir eksiklik olmasın diye, kendi hakkından vazgeçiyor. Bu nihayetsiz bir lütuf ve ihsandır. Rabbimiz, bir mazerete binaen uzun günlerde (de olsa), peş peşe oruç tutmamamıza müsaade veriyor. daha sonra istersek kazasını aralıklı olarak yerine getirmemize ruhsat veriyor. Uzun günlerde yemek, kısa günlerde tutmak; peş peşe yemek, aralıklarla tutmak nitekim büyük bir şefkat ve merhameti gösteriyor.

Özet:

Genel olarak orucun üç mertebesi vardır. Bunlardan ikisi cismani, bir manevî mertebedir. Cismani olan orucun birinci mertebesi: avam/genel halk bölümüne aittir.

Bunlar, midelerine ve cinsel organlarına oruç tuttururlar. Orucun birinci basamağı sahih olmasının birinci tabanı bu mertebe ile tahakkuk eder. Bu nazaranvleri yerine getirmemek, orucun mefhum ve gayesini ortadan kaldırmış olur. Yani bu mertebeden düşen oruç tutmayan kimselerin çukuruna düşer.

Cismani orucun ikinci mertebesi: yalnız yemek, içmek ve karşı cinsten uzak durmakla kalmaz, hem de bedenin öteki organlarına da oruç tutturmaktır. Bu mertebe ‘havassa’aittir, yani biraz daha özellikli insanlara mahsustur.

Örneğin, gözü harama/namahrem bayanlara bakmaktan, kulağı haramı/gıybet, dedi-kodu, gayr-ı legal şeyleri dinlemekten, lisanı –gıybet, palavra gibi- haramı söylemekten alıkoymak bu oruç mertebesinin şayet olmazsa olmaz kuralıdır. Orucun bu mertebesine Peygamberimiz (s.a.v) şu tabirleriyle dikkat çekmiştir: “Kim palavra söylemeyi, palavrayla iş görmeyi terk etmezse, Allah’ın, onun yemesini ve içmesini bırakmasına (oruç tutmasına) muhtaçlığı yoktur.” (Buhari, hno:1903).İlk mertebede olanlara ‘oruç tutmadı’ denilmez. Ancak ikinci mertebedeki oruçlu olan kimseyle içinde –sevap cihetiyle-yerden göğe fark vardır. Hadis-i şerifte buna işaret edilmiştir.Üçüncü mertebe, manevî bir mertebedir. Kelam konusu cismani organlarımıza oruç tutturduğumuz üzere, ruh, akıl, kalp, ulvi hisler üzere manevi ve manevî donanımlarımıza da oruç tutturacağız.
 
Üst