Söylediğini Yapma, Yapabileceğini Söyle: Modern Çağın En Pasif-Agresif Atasözü Mü?
Forumun en çok konuşulan konularından biriyle karşınızdayız: “Söylediğini yapma, yapabileceğini söyle.” Bu söz kulağa ilk başta bir bilge dede nasihati gibi geliyor ama aslında içinde biraz ironi, biraz strateji ve bolca insan psikolojisi var. Düşünsenize; biri size bu cümleyi kurduğunda, bu bir tavsiye mi, bir uyarı mı, yoksa sadece hafif alaycı bir şekilde “boş konuşma” mı diyor?
Kahve Masasında Başlayan Bir Felsefe: Söyle, Ama Fazla Söyleme
Bir sabah kahvesinde, ofis mutfağında şöyle bir diyalog döner:
— “Yeni projede liderliği ben alırım.”
— “Tabii, sen geçen sefer raporu da ‘alacaktın’.”
İşte orada bu atasözü kafada yanıp sönmeye başlar: Söylediğini yapma, yapabileceğini söyle. Çünkü günümüz dünyasında herkes yapamayacağı kadar çok şey söylüyor. LinkedIn'de “çok yönlü, vizyoner, sonuç odaklı” yazan insanlar bile bazen sabah kahvesini karıştırırken strateji kaybediyor.
Bu söz aslında “söz değil, icraat önemlidir” mesajını ironik bir şekilde verir. Ama işin komik yanı, artık kimse icraata geçmeden iletişim stratejisini planlıyor.
Kadınlar, Erkekler ve “Yapabilirim” Dramı
Bu noktada konu kaçınılmaz şekilde cinsiyet farklılıklarına geliyor. Ama klişelerden uzak duralım, çünkü artık “kadınlar duygusal, erkekler mantıklı” devri geçti. Gerçek şu ki, herkes kendi tarzında “yapma-söyleme” dengesi kuruyor.
Bir örnek:
Ayşe, toplantıda “Bence bunu birlikte çözebiliriz.” der.
Burak ise “Ben hallederim.” der.
Sonuç? Ayşe’nin yaklaşımı işbirliği ve empatiyle ilerlerken, Burak genellikle bir Excel tablosuna gömülmüş halde sabah 3’te hâlâ çözüm arıyordur.
Kadınların ilişki odaklı yaklaşımı, “yapmadan önce dinlemek” üzerine kurulu. Erkeklerin çözüm odaklılığı ise “dinlemeden yapmaya başlamak” şeklinde tezahür edebiliyor. Ama ikisi de, bu atasözünü yanlış anlamaya çok müsait: Kadınlar bazen fazla söyler ama az yapar; erkeklerse çok yapar ama yanlış söyler.
Atasözü mü, Yoksa Kurumsal Hayat Manifestosu mu?
Kurumsal dünyada bu sözün altın bir kural haline geldiğini görmek şaşırtıcı değil. “Overpromise, underdeliver” (fazla vaat et, az gerçekleştir) sendromu modern çağın versiyonu gibi. Oysa bu atasözü tam tersini öneriyor: “Yapabileceklerini söyle, çünkü ötesi seni batırır.”
Yani bir toplantıda “Ben bu sunumu bir saatte bitiririm.” demek, kendi sonunuzu hazırlamak olabilir. Daha akıllıca olan, “Yetiştirmeye çalışırım ama kaliteyi riske atmam.” demektir. İşte bu, hem stratejik hem etik bir denge.
Eğer bu sözü günümüz şirket kültürüne çevirsek şöyle olurdu:
> “Paylaşımda bulunmadan önce KPI’larını düşün.”
Sosyal Medya Versiyonu: Söyleme, Göster
Instagram, TikTok ve Twitter çağında “söylemeden yapmak” neredeyse imkânsız hale geldi. Artık biri spor yapmadan önce #fitjourney etiketiyle 3 story atıyor. Diyet yapmaya karar vermeden önce Smoothie fotoğrafı paylaşılıyor.
Ama bu atasözü tam da burada yeniden anlam kazanıyor. Belki de asıl demek istediği şu:
> “Sürekli anlatma, bir gün gerçekten yap da görelim.”
Çünkü ne kadar çok söylersen, o kadar az motivasyonun kalıyor. Beyin, “zaten söyleyerek başardım” yanılgısına kapılıyor. Bu bilimsel olarak da kanıtlanmış bir şey: Yapmadan önce çok konuşmak, beynin başarı hissini erken tetikliyor.
Farklı Karakterler, Aynı Söz
Forumda bir düşünelim:
- Murat, teknolojiye meraklı ama her hafta yeni bir “startup fikri” açıklayıp hiçbirini geliştirmiyor.
- Derya, az konuşuyor ama her konuştuğunda yaptığı şey etkileyici.
- Ali, “Ben bu yıl İngilizce öğreneceğim.” diyor; üç yıl sonra hâlâ “Hello my name is...” seviyesinde.
- Zeynep, öğrenmek için YouTube’da 300 video izliyor ama “yapmadan öğrenemem” noktasında duruyor.
Hepsinin ortak noktası şu: Söylemek kolay, yapmak zor. Ama yapabileceğini söylemek, hem dürüstlük hem özgüven gerektiriyor.
Biraz Mizah, Biraz Gerçeklik: İlişkilerde Bu Söz Nasıl İşler?
Bir düşünün:
“Bu hafta sonu birlikte film izleyelim.”
diyen sevgili, pazar günü “Aslında arkadaşlarla maça gidecektim.” diyorsa, işte o anda atasözünün ruhu canlanıyor.
Kadın tarafı der ki: “Söylediğini yapmadı.”
Erkek tarafı der ki: “Ama yapabileceğimi söyledim.”
İlişkilerde bu atasözü, beklenti yönetiminin özüdür. Söylemeden önce düşün, çünkü karşındaki insan “söz”ü bir eylem vaadi olarak algılar.
E-E-A-T Perspektifinden Bakarsak: Bilgelik + Deneyim + Güvenilirlik
Bu sözün köklerinde deneyim vardır. Atalar “boş konuşan çok, iş yapan az” mesajını sade bir dille vermiştir. Modern psikoloji de bunu destekliyor:
- Etik: Gerçekçi vaatler, güven inşa eder.
- Deneyim: Yapmadan konuşmak, başarısızlığa zemin hazırlar.
- Uzmanlık: “Yapabilirim” diyebilmek, kapasiteni tanımaktır.
- Güvenilirlik: İnsanlar, az konuşup çok yapanlara inanır.
Yani bu atasözü sadece bir nasihat değil, aynı zamanda kişisel markalaşmanın da özüdür.
Son Söz: Söylemeden Önce, Aynaya Bak
“Söylediğini yapma, yapabileceğini söyle” belki de bugünün hız çağında yeniden hatırlamamız gereken bir duru mesaj. Hepimiz bir şeyler söylerken biraz gösteriş, biraz heyecan, biraz da kabul görme isteği taşıyoruz. Ama belki de asıl olgunluk, yapmadan önce susabilmekte.
Peki sen hangisisin? Söyleyen mi, yapan mı, yoksa yapabileceğini akıllıca söyleyen mi?
Cevap vermeden önce, kahveni bir yudum al ve düşün: Bu hafta kaç kere “yapacağım” dedin, kaçını gerçekten yaptın?
Forumun en çok konuşulan konularından biriyle karşınızdayız: “Söylediğini yapma, yapabileceğini söyle.” Bu söz kulağa ilk başta bir bilge dede nasihati gibi geliyor ama aslında içinde biraz ironi, biraz strateji ve bolca insan psikolojisi var. Düşünsenize; biri size bu cümleyi kurduğunda, bu bir tavsiye mi, bir uyarı mı, yoksa sadece hafif alaycı bir şekilde “boş konuşma” mı diyor?
Kahve Masasında Başlayan Bir Felsefe: Söyle, Ama Fazla Söyleme
Bir sabah kahvesinde, ofis mutfağında şöyle bir diyalog döner:
— “Yeni projede liderliği ben alırım.”
— “Tabii, sen geçen sefer raporu da ‘alacaktın’.”
İşte orada bu atasözü kafada yanıp sönmeye başlar: Söylediğini yapma, yapabileceğini söyle. Çünkü günümüz dünyasında herkes yapamayacağı kadar çok şey söylüyor. LinkedIn'de “çok yönlü, vizyoner, sonuç odaklı” yazan insanlar bile bazen sabah kahvesini karıştırırken strateji kaybediyor.
Bu söz aslında “söz değil, icraat önemlidir” mesajını ironik bir şekilde verir. Ama işin komik yanı, artık kimse icraata geçmeden iletişim stratejisini planlıyor.
Kadınlar, Erkekler ve “Yapabilirim” Dramı
Bu noktada konu kaçınılmaz şekilde cinsiyet farklılıklarına geliyor. Ama klişelerden uzak duralım, çünkü artık “kadınlar duygusal, erkekler mantıklı” devri geçti. Gerçek şu ki, herkes kendi tarzında “yapma-söyleme” dengesi kuruyor.
Bir örnek:
Ayşe, toplantıda “Bence bunu birlikte çözebiliriz.” der.
Burak ise “Ben hallederim.” der.
Sonuç? Ayşe’nin yaklaşımı işbirliği ve empatiyle ilerlerken, Burak genellikle bir Excel tablosuna gömülmüş halde sabah 3’te hâlâ çözüm arıyordur.
Kadınların ilişki odaklı yaklaşımı, “yapmadan önce dinlemek” üzerine kurulu. Erkeklerin çözüm odaklılığı ise “dinlemeden yapmaya başlamak” şeklinde tezahür edebiliyor. Ama ikisi de, bu atasözünü yanlış anlamaya çok müsait: Kadınlar bazen fazla söyler ama az yapar; erkeklerse çok yapar ama yanlış söyler.
Atasözü mü, Yoksa Kurumsal Hayat Manifestosu mu?
Kurumsal dünyada bu sözün altın bir kural haline geldiğini görmek şaşırtıcı değil. “Overpromise, underdeliver” (fazla vaat et, az gerçekleştir) sendromu modern çağın versiyonu gibi. Oysa bu atasözü tam tersini öneriyor: “Yapabileceklerini söyle, çünkü ötesi seni batırır.”
Yani bir toplantıda “Ben bu sunumu bir saatte bitiririm.” demek, kendi sonunuzu hazırlamak olabilir. Daha akıllıca olan, “Yetiştirmeye çalışırım ama kaliteyi riske atmam.” demektir. İşte bu, hem stratejik hem etik bir denge.
Eğer bu sözü günümüz şirket kültürüne çevirsek şöyle olurdu:
> “Paylaşımda bulunmadan önce KPI’larını düşün.”
Sosyal Medya Versiyonu: Söyleme, Göster
Instagram, TikTok ve Twitter çağında “söylemeden yapmak” neredeyse imkânsız hale geldi. Artık biri spor yapmadan önce #fitjourney etiketiyle 3 story atıyor. Diyet yapmaya karar vermeden önce Smoothie fotoğrafı paylaşılıyor.
Ama bu atasözü tam da burada yeniden anlam kazanıyor. Belki de asıl demek istediği şu:
> “Sürekli anlatma, bir gün gerçekten yap da görelim.”
Çünkü ne kadar çok söylersen, o kadar az motivasyonun kalıyor. Beyin, “zaten söyleyerek başardım” yanılgısına kapılıyor. Bu bilimsel olarak da kanıtlanmış bir şey: Yapmadan önce çok konuşmak, beynin başarı hissini erken tetikliyor.
Farklı Karakterler, Aynı Söz
Forumda bir düşünelim:
- Murat, teknolojiye meraklı ama her hafta yeni bir “startup fikri” açıklayıp hiçbirini geliştirmiyor.
- Derya, az konuşuyor ama her konuştuğunda yaptığı şey etkileyici.
- Ali, “Ben bu yıl İngilizce öğreneceğim.” diyor; üç yıl sonra hâlâ “Hello my name is...” seviyesinde.
- Zeynep, öğrenmek için YouTube’da 300 video izliyor ama “yapmadan öğrenemem” noktasında duruyor.
Hepsinin ortak noktası şu: Söylemek kolay, yapmak zor. Ama yapabileceğini söylemek, hem dürüstlük hem özgüven gerektiriyor.
Biraz Mizah, Biraz Gerçeklik: İlişkilerde Bu Söz Nasıl İşler?
Bir düşünün:
“Bu hafta sonu birlikte film izleyelim.”
diyen sevgili, pazar günü “Aslında arkadaşlarla maça gidecektim.” diyorsa, işte o anda atasözünün ruhu canlanıyor.
Kadın tarafı der ki: “Söylediğini yapmadı.”
Erkek tarafı der ki: “Ama yapabileceğimi söyledim.”
İlişkilerde bu atasözü, beklenti yönetiminin özüdür. Söylemeden önce düşün, çünkü karşındaki insan “söz”ü bir eylem vaadi olarak algılar.
E-E-A-T Perspektifinden Bakarsak: Bilgelik + Deneyim + Güvenilirlik
Bu sözün köklerinde deneyim vardır. Atalar “boş konuşan çok, iş yapan az” mesajını sade bir dille vermiştir. Modern psikoloji de bunu destekliyor:
- Etik: Gerçekçi vaatler, güven inşa eder.
- Deneyim: Yapmadan konuşmak, başarısızlığa zemin hazırlar.
- Uzmanlık: “Yapabilirim” diyebilmek, kapasiteni tanımaktır.
- Güvenilirlik: İnsanlar, az konuşup çok yapanlara inanır.
Yani bu atasözü sadece bir nasihat değil, aynı zamanda kişisel markalaşmanın da özüdür.
Son Söz: Söylemeden Önce, Aynaya Bak
“Söylediğini yapma, yapabileceğini söyle” belki de bugünün hız çağında yeniden hatırlamamız gereken bir duru mesaj. Hepimiz bir şeyler söylerken biraz gösteriş, biraz heyecan, biraz da kabul görme isteği taşıyoruz. Ama belki de asıl olgunluk, yapmadan önce susabilmekte.
Peki sen hangisisin? Söyleyen mi, yapan mı, yoksa yapabileceğini akıllıca söyleyen mi?
Cevap vermeden önce, kahveni bir yudum al ve düşün: Bu hafta kaç kere “yapacağım” dedin, kaçını gerçekten yaptın?